bookmate game
tr
Victor Hugo

İdam Mahkumunun Son Günü

Notify me when the book’s added
To read this book, upload an EPUB or FB2 file to Bookmate. How do I upload a book?
  • M.Vəlizadəhas quoted6 years ago
    İdam mahkûmu!
    Tam beş haftadır, aklımda bir tek bu düşünceyle burada böyle oturuyorum, varlığıyla böyle sürekli donup kaldığım, ayaklarının altında kıvrıldığım düşünce!
  • Fexri Hacizadehas quoted4 years ago
    Elleri yıkamak iyidir, ama kanın akmasını önlemek daha iyi olacaktır…
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    Sonra şişman adam sırtıma bir ceket attı ve kollarını çenemin altında bağladı. Burada yapılması gereken işler bitmişti.

    O zaman rahip elindeki haç ile yaklaştı.

    – Haydi oğlum, dedi.

    Uşakları beni koltuk altlarımdan tuttular, ayağa kalktım, yürüdüm. Adımlarım cansızdı ve bacaklarım sanki her birinde ikişer diz varmış gibi bükülüyordu.

    Bu sırada dış kapının iki kanadı birden açıldı. Karanlıkta birden korkunç bir uğultu, soğuk hava ve beyaz ışık saldırısına uğradım.
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    – Marie, dedim tekrar. Senin baban var mı?

    – Evet mösyö, dedi.

    – Peki nerde?

    Şaşkınlık dolu iri gözlerini kaldırdı:

    – Ah bilmiyor musunuz? Öldü, dedi.

    Sonra bir çığlık attı, neredeyse onu düşürüyordum.

    – Öldü! dedim. Ölmenin ne demek olduğunu biliyor musun Marie?

    – Evet mösyö, diye cevap verdi. O hem toprakta, hem gökyüzünde.

    Kendiliğinden devam etti.

    – Tanrı’ya onun için sabahları ve akşamları annemin dizinde dua ediyorum.
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    İki minik elini benimkilerin içinde birleştirerek:

    – Bak Marie, dedim. Beni tanımıyor musun?

    Güzel gözleriyle bana baktı ve cevap verdi:

    – Hayır!

    – İyi bak, diye tekrar ettim. Kim olduğumu nasıl bilemezsin?

    – Biliyorum, bir mösyö, dedi.

    Yazık! Dünyada yalnızca tek bir canlıyı yürekten sevmek, onu bütün kalbinle sevmek, onun yanında olmak, sizi görmesi, size bakması, sizinle konuşması, size cevap vermesi ve sizi tanımaması! Yalnızca ondan teselli beklemek ve onun öleceğiniz için ona ihtiyacınız olduğunu bilmeyen tek kişi olması!

    – Marie, dedim tekrar. Senin baban var mı?

    – Evet mösyö, dedi.

    – Peki nerde?

    Şaşkınlık dolu iri gözlerini kaldırdı:

    – Ah bilmiyor musunuz? Öldü, dedi.

    Sonra bir çığlık attı, neredeyse onu düşürüyordum.

    – Öldü! dedim. Ölmenin ne demek olduğunu biliyor musun Marie?

    – Evet mösyö, diye cevap verdi. O hem toprakta, hem gökyüzünde.

    Kendiliğinden devam etti.

    – Tanrı’ya onun için sabahları ve akşamları annemin dizinde dua ediyorum.
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    Hıçkırıklarla dolu göğsüme sıkı sıkı bastırıyordum. Bir çığlık attı.

    – Ah! Canımı acıtıyorsunuz mösyö, dedi.

    Mösyö! Zavallı çocuk beni görmeyeli neredeyse bir sene oldu. Beni, yüzümü, sözlerimi, sesimi unuttu, hem sonra bu sakalla, bu kıyafetlerle, böyle solgun bir halde kim beni tanırdı ki? Ne! Yaşamak isteyeceğim tek hafızadan çoktan silinmiştim bile! Ne! Şimdiden babası yoktu! Bu kelimeyi, büyüklerin diline yakışmayacak kadar tatlı, çocuk dilindeki “baba” kelimesini bir daha duymamaya mahkûm!

    Ama yine de bu ağızdan, bir kere daha, sadece bir kere, benden alınan kırk sene karşılığında isteyeceğim tek şey.
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    Daha körpecik, pespembe, kocaman gözleri var, çok güzel!

    Ona çok yakışan küçük bir elbise giydirmişler.

    Onu aldım, kollarımda havaya kaldırdım, dizlerime oturttum, saçlarını öptüm. Neden annesiyle değil? Annesi hasta, büyük annesi de. Peki.

    Bana şaşırmış gibi bakıyordu. Öpülüyor, okşanıyor, öpücüklere boğuluyor, ama bütün bunlara izin verirken arada sırada köşede ağlayan hizmetçi kadına endişeli bir bakış atıyordu.

    Sonunda konuşabildim.

    – Marie! dedim. Küçük Marie’m!

    Hıçkırıklarla dolu göğsüme sıkı sıkı bastırıyordum. Bir çığlık attı.

    – Ah! Canımı acıtıyorsunuz mösyö, dedi.

    Mösyö! Zavallı çocuk beni görmeyeli neredeyse bir sene oldu. Beni, yüzümü, sözlerimi, sesimi unuttu, hem sonra bu sakalla, bu kıyafetlerle, böyle solgun bir halde kim beni tanırdı ki? Ne! Yaşamak isteyeceğim tek hafızadan çoktan silinmiştim bile! Ne! Şimdiden babası yoktu! Bu kelimeyi, büyüklerin diline yakışmayacak kadar tatlı, çocuk dilindeki “baba” kelimesini bir daha duymamaya mahkûm!

    Ama yine de bu ağızdan, bir kere daha, sadece bir kere, benden alınan kırk sene karşılığında isteyeceğim tek şey.
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    – Oğlum, bir saat uyudunuz, diye cevap verdi. Çocuğunuzu getirdiler. Burada, yandaki odada sizi bekliyor. Uyandırılmanızı istemedim.

    – Ah! diye bağırdım. Kızım! Beni kızıma götürün!
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    İçeri bir beyefendi girdi. Kafasında bir şapka, bana şöyle bir göz attı, sonra bir cetvel çıkardı ve bazen “Tamam”, bazen “Olmadı” diye bağırarak duvarın taşlarını yukarıdan aşağıya ölçmeye başladı.

    Jandarmaya adamın kim olduğunu sordum. Görünüşe göre hapishanede çalışan bir çeşit mimardı.

    O da benim kim olduğumu merak etmişti. Ona eşlik eden gardiyanla yarım yamalak konuştu. Sonra gözlerini bir süre bana dikti, kaygısız bir havayla kafasını salladı ve yüksek sesle konuşarak ölçü almaya devam etti.

    İşi bitince, çınlayan sesiyle yanıma yaklaştı:

    – Dostum, altı ay sonra bu hapishane çok daha güzel bir yer olacak, dedi.

    Hareketleriyle, “Siz göremeyeceksiniz, yazık!” der gibiydi.

    Neredeyse gülümsüyordu. Düğün gecesi gelinle eğlenirmiş gibi benimle tatlı tatlı alay ettiğini hissettim.
  • Perish Orhanhas quoted4 years ago
    Ah Tanrım! Acı bana! Belki bana merhamet ederler. Kralın benimle bir sorunu yok. Avukatımı çağırın! Kürek cezasını tercih ediyorum. Beş yıl kürek cezasına razıyım –ya da yirmi yıl- ya da ömür boyu demire vurulmaya. Ama lütfen hayatımı bağışlasınlar!

    Bir forsa yürümeye devam edebilir, gider, gelir, güneşi görebilir.
fb2epub
Drag & drop your files (not more than 5 at once)