“Özgürlük bu demektir!” diye düşündüm. Bir hastalığa yakalanıp altın liralar toplayacak, sonra da birden hastalığını yenip bütün varını yoğunu havaya savuracaksın.
Hastalığın birinden kurtulup daha büyük başka birine tutulasın... Fakat, bu da tutsaklık değil midir acaba? İnsan, soyu için, Tanrı için, kendini bir düşünce uğruna feda mı etmelidir?
Ya da acaba efendimiz ne kadar yüksekteyse, tutsaklık zincirimiz de o kadar uzuyor ve o zaman çok geniş bir harmanın içinde sıçrayıp oynuyor, sonra ucunu bulamadan ölüyoruz, bunun adına da özgürlük mü demişiz yoksa?