Yüzbaşı Sait Bey bütün hüznünü ve sitemini içine bastırarak, “Eeee hanım, ben geldim. Bunca ayrılıktan sonra bir hoş geldin demek bile yok mu bize..?” dedi gülümseyerek.
Fatma Hanım, o yüreği kocaman Osmanlı anası, soğuk yüzünü Sait Bey’e döndü ve,
“Sen benden nasıl ‘hoş geldin’ beklersin? Hoş mu geldin ki bey!? Hoş mu geldin ki…? Sen Balkanlarda, üç buçuk soysuzun önünde, koskoca Osmanlı ordusunu perişan eden kumandanlardan biri değil misin? Bu sıfatınla sen benden nasıl hoşluk ve muhabbet beklersin söylesene?”
Birden her şey durdu. Zaman sanki işlemez oldu. Soğuk bir hava kapladı ortalığı. Şimdi her şeyin nedeni anlaşılıyordu. …
Yüzbaşı Sait Bey, adeta dondu kaldı. Gözleri yaşlarla doldu. Haklıydı hanımı, hem de çok haklı. Bir müddet sonra kendine geldi ve,
“Haklısın hanım, hem de çok haklısın.” dedi mahcup bir eda ile. Ve sonra da ekledi,
“İnşallah bir gün, o bozgunun kara lekesini temizlemiş Osmanlı subayı olarak çıkarım karşına!”