Bela bazen intikam alınarak değil, affederek giderilir
“Delkak274 Padişah'a dedi ki: Yavaş ol padişahım. Yumuşaklığın ve bağışlamanın yüzünü yaralama.
Cezalandırmak için bu acele niye? Bir yere uçacak değilim, senin elindeyim.
Allah için verilen cezada acele etmek doğru değildir.
Fakat insan kendi kızgınlığından, kendi heva ve hevesinden verdiği cezada aceleci davranır. Ceza vermemeye razı edilmemek için acele eder; kendini bir an önce razı etmeye bakar.
Çünkü o insan, kazâ ve kadere razı olduğunda kızgınlığının yatışmasından, öç almaktan vazgeçmekten, o zevkten mahrum kalmaktan korkar.
Sen beni kötü ve zararlı bir kişi olarak gördüğün için belayı defetmek, gidermek ümidiyle beni dövdürüyorsun. Böylece herkese ders olsun, yeni bir bela gelmesin diye bela gediğini, bela yolunu kapatacaksın.
O gedikten, o yoldan bir bela gelmesin diyorsun, ama kazânın ve kaderin o gediğinden başka daha nice gediği, nice yolu vardır.
Belayı gidermenin çaresi, zulmetmek değildir. Onun çaresi affetmektir, bağışlamaktır, kerem etmektir.”275
(Mesnevî, c. 6, b. 2583-2590)