Bu kitapta, Marksizm üzerine tartışmaların birçoğunda görüldüğünden farklı bir Lenin tablosu sunulmaktadır. 1914–1915 yıllarında kaleme aldığı Hegel Defterleri’ne yakından bakılarak, Lenin’in 1914 sonrası çalışmalarının, özellikle diyalektikle ilgili çalışmalarının, onu, ortodoks Marksistlerden çok Hegelci ya da “Batılı” Marksistlere daha yakın kıldığı savunuluyor.
Çalışma, Lenin’in Marksizmi ve genel olarak Marksist teori hakkında bir tartışma açma girişiminde bulunurken, Lenin’in düşüncesini dostça olmakla birlikte eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutuyor. Yazara göre, Lenin’in düşüncesinin tartışılması, hem Marksist-Leninist “kutsallaştırmanın”, hem de Batılı eleştirmenlerin saygısız ve düşmanca yaklaşımlarının dar sınırlarından kurtarılmalıdır. Bu kitap, diyalektik düşüncenin sürmekte olan çağdaş ilişkinliğinin bir örneği olarak da hizmet görecek; devrim tarihindeki en önemli figürlerden biri olan Lenin için diyalektik düşüncenin taşıdığı önemi göstermiş olacaktır.
Sonuç olarak bu kitap, geçmiş değil gelecek düşünülerek yazılmıştır. Eğer Marksist düşünce, kendisini yenileyecek ve yeniden iddialı hale gelecekse, Marx sonrası kuşağın en büyük figürü olan Lenin’in mirasını eleştirel bir biçimde kavramak zorundadır. Bu kitabın yapmaya çalıştığı şey de budur.