Dünya benden daha bahtsız insanlarla dolup taşarken, daha hoş durumda olanları göz önünde bulundurmaya neden çalışayım? Genç Eugénie’nin gölgede bıraktığı bunca güzelin bulunduğu bu muhteşem eve kendimi hayalimde taşımaktansa, oraya götüren yollarda bir an durmam yeterlidir. Bu görkemli apartmanların kapıları dibine yarı çıplak uzanmış, soğuktan ve sefaletten son nefeslerini her an verebilecek bir yığın bahtsız var. Ne manzara ama! Kitabımın bu sayfasının bütün dünyaca bilinmesini isterim; herkesin refah soluduğu bu şehirde, kışın en soğuk gecelerinde bahtsız bir kalabalığın başlarını bir taşa ya da bir sarayın eşiğine dayayarak açıkta yattığının bilinmesini isterim.
Bir yerde, soğuktan ölmemek için bir grup çocuk birbirine sarılmış. Başka bir yerde, sitem edecek kadar bile sesi çıkmayan bir kadın titriyor. Yoldan geçenler, alıştıkları bu manzara karşısında duygulanmadan gidip geliyorlar. Arabaların gürültüsü, ölçüyü kaçırmış insanların sesleri, müziğin hoş tınıları, kimi zaman bu bahtsızların çığlıklarına karışıp dehşet verici bir ses uyumsuzluğu yaratıyorlar.