Birkaç aylık bebeğe:
“Ne kadar da yaramazsın” diye kızmışlar. “Sanki karnın açmış
gibi ağlayıp duruyorsun.
Annen seni kucağına aldığındaysa, bir damla süt emip bırakıyorsun.”
Bebek, melek diliyle konuşarak:
“Hiç süt içmesem de Allah beni doyurur” demiş. “Ama annemin bana sarılması için, elimden başka bir şey gelmiyor ki…”
…
İnsanımız yıllar boyu (çok az bir örnek dışında) ruhunu tatmin etmeyen, bu yüzden de kendisine ‘yabancı’ gelen öyküler okudu. Çünkü önüne konulan malzeme o kadardı. Bunun sonucunda da, özelikle gençlerin dünyası karardı ve bu dünyada sergilenen muhteşem güzellikler; karanlığın etkisiyle gitgide daha az görünmeye başladı. Oysa Allah bu âleme dikkatli gözlerle bakılmasını, her eser ve her olayın arkasında gizli olan İlahî sanatın görülmesini istiyordu. Bunun için ‘farklı bir gözlük’ gerekirdi. Çok şükür ki 8O’li yıllarda ortaya çıkan ve HAYATIN İÇİNDEN doğan güzel öyküler, kendi çapında da olsa bu farklı gözlüğü takabildi gözlere.
Bu kitapta yer alan ve tefekkür gözlüğüyle yazılan kısa öyküler, eminiz ki sizleri de farklı bir âleme götürecektir.