Bu güldestesini,çocuk yaşta bana farsca ve arapca öğretenMevlana'dan Sa'diden,Hafızdan beyitler ezberleten merhum ve mağfur babam Yıldızeli müftüsü Mehmet Tevfik Balcı'nınaziz ruhuna ithaf ediyorum.
ÖNSÖZ
Hazreti Mevlana'nın Aşıklar Dîuam diye adlandırdığı bu mübarek kitabı doksan bir yaşında olduğum halde baştan sonuna kadar gözden geçirerek Hak aşıkları için hazırlamak gücünü ve aşkını bana veren Cenab-ı Hakka hamd ü se-nalar. Aziz Peygamber Efendimize salatü selamlar, ve Hz. Mevlana'nın bu aciz kula olan himmetinin eksilmemesini niyaz ederim. «Büyük Dîvan» anlamına gelen Divan-ı Kebîr Hz. Mevlana'nın heyecanla, gönül coşkunluğuyla söyledigi ilahî aşk şiirlerini toplayan kitabın adıdır.
Beyit sayısı altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamının iki mislidir. Çünkü altı ciltlik Mesnevî beyitlerinin toplamı yirmibeş bin otuz birdir. Halbuki Dîvan-ı Kebîr'm rubaî beyitlerini de dahil edersek, beyit sayısı elli.bine yaklaşmaktadır.
Bu mübarek dîvanı Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhum büyük ebadda yedi cilt halinde bastırmıştır.
Bendeniz pek güvenilir olan bu dîvanı esas tutarak, aldığım her gazelin altına Farsça bilenlerin doğru okumaları için her gazelin veznini yazdığım gibi, gazelin hangi ciltten alındığını ve numarasını da kaydettim.
Not:"Biz bu eseri internete attığımızda bu farsca beyitleri koyma imkanımız olmadı şayet görmek isteyen olursa eser Ötüken yayınlarında 4 çilt olarak «hazırlıyan Şefik Can» basılmıştır. Buradan bakabilirler .
Bilindiği gibi dîvan îslamî edebiyat'ta şairlerin yazdıkları kendi şiirlerini alfabe sırasıyla bir araya getirdikleri kitabın adıdır. Dîvanlar şairlerin adlarıyla birlikte söylenirdi, mesela Dîüdn-ı Bakî, Dîuan-ı Fuzulî, Dıuan-ı Hafız diye adlandınlır ve her gazelin son beytinde muhakkak şairin adı geçerdi. Bu geleneğe uyularak, neden Mevlana'nın şiirlerini toplayan dî-vana «Dîvan-ı Mevlana», yahut «Dîvan-ı Celaleddin» denmemiştir de Dîvan-ı Kebîr, Dîvan-ı Şems-i Tebrizî denmiştir. Elli bine yakın beyti ihtiva eden çok büyük ebadda bir kitap olduğu için Divan-ı Kebîr denmekle beraber asıl onun dîvanına Dîvan-ı Şems-i Tebrîzî denmiştir.