Sabayı dinlediğimizde, kederli kalplerimiz, göğüs kafesimizin içinde dans etmek için uyanır. Çünkü Saba, insana acılarını unutturan neşeli bir ezgidir. O vakit şarap ister canı, tuhaf bir keyifle içer ve sanki bu neşenin şarabının, ezgiyle rekabet etmeye çalıştığını biliyormuş gibi, kadehini bir kez daha doldurur. Şarap sonunda bilinci fetheder. Saba, kaderle mücadele eden, küçük düşürülmeye katlanan, kendinden geçmiş bir aşığın anlattığıdır; geceler, onu neşe ve sevinçle dolduran ve hayran olunacak kadar güzel bir sevgiliyle karşılaşma ayrıcalığı bulduğu ıssız bir yer sunmuştur ona. Saba, gurur ve neşeden titreyen kır çiçeklerine şöyle bir dokunup geçen doğu rüzgârının esintileri gibidir.